‘Din samimiyettir’
Peygamberimiz (s.a.v)’in ‘Din samimiyettir’ sözünü hatırlatan Noyan, “Samimiyet, kişinin ancak kendinin ve Rabbinin bildiği bir şeydir. Gece yorganı kafanıza çektiğinizde siz de samimi olup olmadığınızı bilirsiniz. Dinin içinden samimiyeti çekip aldığımızda geriye hiçbir şey kalmaz. Samimiyet olmazsa oruç tutmak aç kalmaya, sadaka vermek koşula bağlanmaya dönüşür. Zekât vermek Yahudi hesabına dönüşür. Samimiyetimiz ibadetlerimizde esas olmalıdır. Peki, kâfir samimi değil midir? Kâfir küfründe samimidir. Biz, Rabbimize gereken ihtimamı göstersek imtihan durumlarının dışında emin olun daha iyi durumlarda olurduk. Kendi başımıza ördüğümüz çorapları yine biz çözeceğiz” şeklinde konuştu.
Müslümanlar olarak samimiyetimizi ve kararlığımızı bir yere bağlamak zorunda olduğumuzu belirten Engin Noyan, “Kararlarımızı bir kaynaktan almalıyız, ‘benim bu kararım bu kaynaktan dolayı böyledir’ diyebilmeliyiz. Canımız istediği için değil, kafamıza öyle estiği için değil, birileri bana öyle dediği için değil ya da işime böyle geldiği için değil, işler kötüye gitmesin diye değil Kur’an’da böyle buyrulduğu için ‘o’ kararı vermeliyiz. Bizim işimiz kolay, kâfirin işi zor çünkü o kararını neye dayandıracağını bilmiyor. Bizim değiştirilmemiş, değiştirilmeyecek olan bir kaynağımız var, Kur’an. En azgın İslam düşmanı bile Kur’an-ın değiştirilmediğini pırıl pırıl kitap olduğunu kabul eder. O halde biz karar vermeye niyetlendiğimizde Kur’an’a soracağız. Bu karar uygun mu, nasıl yapacağım diye bakacağız. Allah (c.c) ‘Biz söylenmedik hiçbir şey bırakmadık’ buyurmaktadır. O halde önce benim kendime bakmam gerekiyor acaba Kur’an-ı ben doğru anlayabiliyor muyum?” dedi.
‘Müminin feraset sahibi olması gerekir’
Noyan, Müslümanların Kur’an ile ilişkinin nasıl olması gerektiğini ise şöyle aktardı, “Televizyonda okunan Kur’an-ı Kerimin tek cümlesini anlamadan hüngür hüngür ağlayabiliyoruz. Ben size bir mektup yazsam göndersem, sen geri dönmesen insan olarak sinirlenirim. Her gün o mektubu okusan ama anlamasan ne işe yarayacak. Rabbimiz, ne yapmamız gerektiğini, neden yapmamız gerektiğini, nasıl yapmamız gerektiğini, ne yapmamız gerektiğini, neden yapmamamız gerektiğini akılların hududunu aşan güzelliklerle anlatmıştır. Evet, Kur’an okuyoruz ama yüzünden, anlamadan. Okuduğumuzu hayatımıza aktarmadan. İsterseniz günde bir cüz okuyun, bir cümlesini hayatınızı aksettiremiyorsanız ne anlamı var. Feraset bir şeyi hızlı doğru ve derinlemesine kavrayabilmektir. Müminde bu üç unsurun aynı anda bulunması gerekiyor. Müminin feraset sahibi olabilmesi içinse onun Allah (c.c)’ın nuruyla nazar etmesi gerekir.”