“Dünyada var oluşumuzun bize yüklediği en büyük sorumluluk nedir?” sorusu ile söyleşisine başlayan Seyran Akdaş, “ İnsanlardan birçok konuda beklentiler olabilir ancak temel varoluş sebebimiz tekamül etmektir. Her şey bizimle başlayıp bittiği için kendimizi tanımadan çokta yol gidemiyoruz. Bir insanın ulaşabileceği en yüksek düzey, kendi inanç ve düşüncelerinin bilincine vararak, kendini tanımasıdır. Çünkü hayatta yürüteceğimiz en uzun ilişki kendimizle olandır. Ölüm gerçeği insanları ayırana dek birbirlerine bağlı kalırlar fakat insanın benliğiyle kurduğu ilişki kendi sonsuzluğunda gizlidir” dedi.
Çocuklarla bağ kurma biçiminiz çok önemli
“İnsan bedensel, ruhsal, sosyal ve kültürel bir bütünlük içerisinde yaşar” diyerek sözlerine devam eden Akdaş,” Bizi biz yapan kavramların varlığını bilmemiz çok önemlidir. Bunlar bize yürüdüğümüz yolda rehberlik edeceklerdir. Atalarımızdan gelen genlerimiz, içine doğduğumuz çevre, mizacımız, zihinsel şemalarımız ve çekirdek inançlarımız, bağlanma biçimlerimiz ve yaşadığımız coğrafyada kültür, tarih ile etkileşimde olduğumuz her şey bizi biz yapan nedenler arasında yer almaktadır. İnsanlar 2 yaşından itibaren bu saydığımız kavramları kodlar ve gelişimi boyunca hayatına yansıtır. Bu yüzden çocuk yetiştirirken çocuklara bağlanma biçimimiz ve onların mizaçlarını bilerek hareket etmemiz çok önemlidir. Kaçıngan bağlanma ile soğuk ve tepkisiz bireyler yetiştirirken, kaygılı bağlanma ile ihtiyaçları tutarsız karşılanan bireyler ihtiyaçları için sürekli savaşan insanlara dönüşecektir. Doğru olan bağlanma biçimi çocuklukta tüm ihtiyaçların karşılanarak, samimi ve tutarlı olan güvenli bağlanmadır” şeklinde konuştu.
Sözlerine Carl Gustav Junj’ın sözleriyle son veren Seyran Aktaş,” Yaşamdaki asli görevimiz, her birimizin derinlerindeki potansiyele erişmektir. Böylelikle içimizdeki tırtıl bir kelebeğe dönüşür” dedi.